Varanasi Yaprağı, Dolmalık Değil Tatlı Niyetine
Hindistan'ın en mistik şehirlerinden Varanasideyiz. Ganj nehri Hinduizm'de kutsal sayıldığından, Ganj nehri kıyısındaki bu şehre her gün binlerce hacı adayı geliyor ve Ganj'da yıkanarak hacı oluyorlar. Nehrin kenarından yaşlılar için yapılmış binalarda ölümü bekleyenler mi istersiniz, 3.000 yıldan beri sönmediği iddia edilen bir ateşi koruyan kabileye para verip, ateşin bir kısmını alarak ölüsünü yakanlar mı, gerçekten tam anlamıyla her metrekaresi insanı şaşırtan bir mekan Varanasi. Gittiğimizde hava sıcaklığı 5 derece civarında olmasına rağmen, sadece iç çamaşırlarıyla Ganj'da yıkanan bir sürü insan da cabası.
Giriş paragrafı biraz lümpen oldu, sonuçta o insanların hepsi belli bir dine inanıyorlar ve inançlarına göre ibadet ediyorlar. Bizim de genel olarak böyle bir disneyland tutumumuz yok ama şehir gerçekten alışık olmayanlar için inanılmaz derecede garip bir yer.
Seviyeyi biraz artırmak adına bu yazıda bütün hindistanda zevkle çiğnenen ama en iyi örneklerinin Varanasi'de olduğu iddia edilen "Paan"dan bahsetmek istiyorum. Efendim bu Paan denilen hadise İngilizce betel olarak adlandırılan, türkçesini bulamadığım bir ağacın yaprağının içine, ceviz başta olmak üzere çeşitli maddelerin (özellikle tatlı maddelerin) konulması sonrasında çiğnenen bir şey. Anladığım kadarıyla hafiften bir bağımlılık yapma durumu var, sabahın köründe krize girip soluğu en yakın paancıda alan bir sürü kişi gördük. Çok fazla çiğnendiği zaman diş eti çekilmesi, diş çürümesi gibi şeylere de neden oluyor, hindistan'ı gezerken bütün diş etleri çekilmiş, ağzının içerisine kan oturmuş, dişleri yamuk yumuk bir sürü insana rastlamak son derece normal, bu da paanın marifetiymiş.
Bir de Hindistan'ın en iyi paancısının Varanaside olduğunu duyunca, kendimizi eski çarşının dar sokaklarına attık ve paancıyı aramaya başladık. Gama Paan isimli, St. Thomas kilisesinin bulunduğu meydanın bir köşesindeki mekanı zar zor, sora sora buluyoruz. Sanki Paan'ın iyisiyle kötüsünü ayırt edebilecekmişiz gibi.


Manzara fotoğrafta gördüğünüz gibi, abinin biri oturmuş, önünde yapraklar, biraz kiraz, bizdeki tahin pekmeze benzer bir sıvı, tatlı olduğu anlaşılan bir kaç şey daha. Berna benden tadacağını söylüyor, kendimize bir tane paan hazırlatıyoruz. Ağzıma ilk lokmayı atıyorum, bildiğiniz çiğ yaprak tadı var, içindeki şekerlemeler gerçekten çok ağır, bayıyor insanı.
Sorun şu ki, yazının başından beri bu yaprak çiğnenir çiğnenir dedim ama, o sırada böyle bir bilinç yok, ben bir an kendimi etli yaprak sarma yiyorum zannettim, tüm yaprağı cumburlop mideye indirdim. Biraz da psikolojik herhalde, midem ağrımaya, başım dönmeye başladı, zaten sağda solda ölü yakıyorlar, millet don gömlek ganj nehrinde, resmen yarım yaprakla bad trip oldum zannettim. Geçti bir kaç dakika sonra, paan'ın da yutulmayacağını öğrenmiş olduk. Karım biliyormuş zaten, aldığı lokmayı tükürdü ve yoluna devam etti.