Cumartesi, Haziran 02, 2007

Antilop Fileto mu Domatesli Turta mı?


Yine bir Cape Town hikayesi. Otelimize çok yakın olduğunu öğrendiğimiz "Savoy Cabbage" isimli bir lokantaya gitmek için sabırsızlanıyoruz. Neden mi? Efendim bu lokanta tomato tart diye bir şey yapıyor, bir rivayete göre New York Times tarafından "ölmeden önce yenilmesi gereken 10 şey" arasına girmiş. Rivayet diyorum, bu yazıyı yazmadan önce gazetenin sayfasında böyle bir bilgiye rastlamadım fakat bir sürü internet sitesinde ölmeden yiyin ibaresi var. Geyik nerede biz oradayız ilkesini şiar edinmiş bir çift olarak hemen rezervasyonumuzu yaptırdık. Resepsiyondaki kadın, 2 sokak dahi yürümemizi güvenli bulmuyor, başımıza bir iş gelirmiş. İstanbul çocuğuyuz biz diyoruz ama ısrarlar devam ediyor, taksi çağrılıyor. Bu mesafeye İstanbulda taksi çağırsan dayak yeme ihtimali çok yüksek diyeyim siz anlayın.

Taksi bizi lokantanın önünde bıraktı. Kapının önünde demir parmaklık var, zili çalıyoruz, garson geliyor tipimize bakıyor sonra kapıyı açıyor. Güvenlik konusunda resepsiyon görevlisini dinlediğimize seviniyoruz.

Garson bizi asma kata alıyor, fiyatlar makul, hemen meşhur domatesli turtayı söylüyoruz. Tam bir hayal kırıklığı !!!. Pınar'ın hazır milföy hamurunun üzerine, soyulmuş çanakkale domatesini oturttur, üzerine hafif zeytinyağı gezdirip fırına ver, yediğimize çok benzer bir şeyler yapabilirsiniz. Tabi haksızlık etmemek lazım, Cape Town'da sonbaharın son demleri yaşanıyordu, belki domates yeterince iyi değildir mevsimi olmadığından.

Moral bozmak yok diyoruz, zaten şarap menüsü muazzam, yemeye devam.  Bir tane antilop fileto istiyoruz. Neredeyse hiç pişmemiş, kendinizi antilopu parçalayıp yiyen vahşi bir hayvan gibi hissetmek için birebir. Bizim hoşumuza gidiyor yine de. Velhasıl, Güney Afrika'da yediğimiz diğer yemekleri düşününce "ölmeden önce yapmanız/yemeniz/okumanız/seyretmeniz gereken şeylere biraz daha mesafeli yaklaşmak gerektiği sonucuna vardık. Yine de yeterli vaktiniz varsa bir gece gidin derim, ölmeden önce yemeniz gereken şeyler var ne de olsa.

Pazar, Mayıs 20, 2007

"Dikkat Babun Çıkabilir"

Bernayla Güney Afrikadayız. Aslında Vietnama gidecektik ve itiraf ediyorum turla gidecektik. Dünyanın en aptal tur şirketi seyahate 3 gün kala turun iptal olduğunu söyledi. Aldı mı bizi bir panik, kesin gezmeliyiz, başka türlüsü düşünülemez. Neyse efendim, ben hemen Türkiye'ye vize uygulamayan ülkeler listesi çıkardım. En mantıklısı Güney Afrika geldi. Şansımıza uçak da bulduk, hoop ver elini Cape Town.

Cape Town müthiş bir şehir, daha çok anlatırız velakin hikayeye Babun macerası ile başlayalım dedik.

Cape Town'un güneyi haritada hep gördüğümüz Afrika'nın en uç kısmı. Bildiğimiz Ümit Burnu da orada (Cape of Good Hope). En eğlenceli aktivitelerden biri şehirden uzaklığı yaklaşık 2-2.5 saat olan burna gitmek. Ümit Burnu başlıbaşına bir olay, bir de üstüne yol üzerindeki müthiş okyanus manzaraları, penguenlerin takıldığı sahilleri, fok balıkları, balıkçı kasabaları eklenince tadından yenmiyor. Araba kiralayacağız ve ilk defa sağdan direksiyonlu bir arabayı kullanacağım. Haliyle çarpıyorum iki kilometre sonra arabayı. Çok önemli bir hasar yok, keyfimizi kimse bozamaz.

Güle oynaya Ümit Burnuna yaklaşıyoruz. Elimizde vazgeçilmez gezi rehberimiz Lonely Planet var. Kitap Ümit Burnu civarında bulunan babunların ne kadar saldırgan olabileceği konusunda bizi uyarıyor. En dikkat edilmesi gereken nokta elde yemek taşımamak. Kitaptaki uyarılar yetmezmiş gibi her kilometrede bir "Baboons can be dangerous, they can be attracted by food" şeklinde uyarı levhaları var. Ben hayatımda babun görmediğim gibi neye benzedikleri hakkında da en ufak bir fikre sahip değilim. Ayrıca bildiğiniz türk olduğum için yazılı uyarılara pek kulak asmam.

Uzatmayalım, Ümit Burnuna geldik ve arabadan indik. Hani gavurlar "fatal mistake" derler ya, ben Berna'ya "karnım acıktı bagajdan kraker verir misin?" dedim. Kraker Berna'nın elinde, açmasıyla birlikte "Maymunlar Cehenneminden Kaçış"a benzer bir sahne yaşadık. Karşıdan 7-8 tane babun geliyor (maymunun küçüğü, fotoğraftan görebilirsiniz), ama ne gelme, üstümüze doğru koşuyorlar. Bizimle babunların arasında bir araba vardı, elemanlardan biri o arabanın tavanına atladı, o ivmeyle de üzerimize. Allahtan karım akıllı bir kişilik, lonely planet ve tabela uyarıları saniyenin onda birinde aklında şimşek gibi çaktı, krakerleri havaya fırlattı. Babun kontrpiyede kaldı, bize mi saldırsa pragmatik davranıp krakerleri mi alsa bilemedi. Krakerleri seçti allahtan. Bize de uzaktan öğlen yemeğimizi yiyen babun sürüsüne bakmak kaldı.