Pazar, Temmuz 11, 2010

Kapalıçarşının Sağı Solu

Berna hamile olduğu için bu seferki tatilimizi 1 hafta Göcek'te yatarak kullandık. Yatarsan blog yazamazsın tabi, Göcek'in nesini anlatayım? İstanbul'da da gittiğimiz yerler zaten internette 40 defa üzerinden geçilmiş, ilave her kelimenin israf olacağı mekanlar. Dolayısıyla blog bana ben bloga bakıyordum uzun süredir.

İmdadıma Kapalıçarşı yetişti. Bu aralar iş için birkaç kez yolum Kapalıçarşı'ya düştü, işin erbablarından esnaf nerede kayıntı giderir öğrendim. Aşağıda anlatacağım üç yeri de yazmaya hiç niyetim yoktu, nasıl olsa o kadar gurme amca var, internette 1.000 tane yorum vardır diye düşünüyordum. Bir gün tesadüfen internette arayayım dedim mekanları, inanılır gibi değil ama mekanlarla ilgili internette pek bir şey yok. Demek ki gurme amcalar, boğaz kenarında tempura yemekten vakit bulamamışlar, buraları atlamışlar.

Efendim, ilk mekanımızın adı Rejon. Nerede demeyin, Kapalıçarşı'nın içerisinde olduğunu söyleyebilirim sadece, gittiğinizde sora sora bulursunuz. Mekanın alameti farikası kilis tava. Daha önceki "tepsiye et basmak" yazısında bir benzeri detaylı olarak anlatılan kilis tava esasen tepsiye yerleştiren satır kıyması ve birtakım başka malzemenin (soğan, domates vb) fırına verilmesiyle yapılan bir yemek. Antakya'da lahmi sini denir, Kilis'de kilis tava, başka bir sürü yerde de başka başka isimler alır. Temel prensip aynıdır, Güneydoğu Anadolu'da çoğu yerde, manav, fırın ve kasap yanyana bulunur, manavdan zerzevatı, kasaptan kıymayı alırsınız fırında yaptırırsınız, haftada bir kaç defa bu ritüelin gerçekleştiği aileler vardır. Ben de en az 20 kere yemişimdir bu fırın yemeğini. Yalnız "kilis tava"nın genelde en büyük sorunu, fırının doğru ayarlanmamasından kaynaklanan kuruluk sorunudur. Yani gavurun deyimiyle kilis tavaların çok büyük bir bölümü "juicy" değildir. İşte bu rejon denilen mekan bu problemi ortadan kaldırmış gözüküyor, tereddütsüz herkese tavsiye ederim. Küçük bir not, mekanın altı ezmeli kebabının da çok güzel olduğunu söylediler, deneme fırsatım olmadı.



İkinci mekanımızın adı "aynen dürüm". Nerede derseniz, bunun için daha iyi bir tarif verebilirim, Mahmutpaşa Kapısından girin, ilk sola dönün, biraz yürüyüp başka bir kapıdan tekrar çıktığınızda mekanı göreceksiniz. Buranın dürümünü
n öyle çok bir numarası yok ama "ambiyans" gerçekten büyüleyici. Yeni Delhi mi desem Bangkok gece pazarı mı desem, ne desem bilemedim. Koca bir masanın etrafında on onbeş tane tabure, masanın ortasında kübik hazneler var, dürümcü abi bir yandan çalan telefonlara "buyrun aynen" şeklinde cevap verirken bir yandan da ilgili kübüklere turşu, közlenmiş biber, maydonoz vs. boca ediyor, tepeleme garnitür kübikler sizin anlayacağınız. Burada tanımadığınız 10 kişiyle birlikte bir yandan dürüm yiyor, bir yandan da ellerinizle kübikten biber, turşu alıyorsunuz. Hakikaten anlatılmaz yaşanır, mekan hijyenik ve sıkıcı hayatınıza bir güneş gibi doğabilir, söyleyeyim.



Üçüncü ve son mekanımızın adı "Şahinler Büfe". Esasen "İstanbulda karşılaştırmalı döner tadımı" konulu bir yazı yazmayı planlıyordum, bu büfeden orada da söz edilebilirdi. Efendim, burası bir çok istanbul mekanı gibi yaklaşık 50 senedir"aynen dürüm"ün karşı sokağında hizmet veriyormuş. Mekan ortalama bir beyaz gömleklinin kübiğinden biraz daha büyük. 50 senedir de bu minimal mekanın iç dekorasyonuna pek yatırım yapmamışlar. Günde yaklaşık 60-80 kilo arası döner sattıkları, dönerin saat 3 gibi bittiğine dair çeşitli söylentiler var. Her gittiğimde önünde kuyruk olduğunu, yaklaşık 5 dakikada 25 yarım ekmek sattıklarını görünce söylentilerin doğru olduğuna kanaat getirdim. Yani anlayacağınız, allah bin bereket versin, bir beyaz yakalının kübiği kadar yerde, o beyaz yakalının ayda kazandığını bir günde kazanıyorlar (tabi ki her türk gibi bunun hesabını yaptım!). Ayrıca ben bu adamların elindeki tarihsel veri nedeniyle stok yönetimi problemi çektiklerini de zannetmiyorum, düşünsenize 50 senedir aynı yerde döner satıyorsunuz, krizinden depremine, sıcağından soğuğuna bir sürü durumu tecrübe etmişsiniz gün be gün satacağınız döneri gramı gramına tahmin etmeniz gerekir, bir nevi hayat sizi "just in time" hale getirmiş.



Döneri mi nasıl, fena değil ama esas bombalar "istanbulda karşılaştırmalı döner tadımı" konulu yazıda...